Kardeşim Cengiz ve sevgili Kemal Dostları!
Bugün, Teşvikiye Camii"nden,
Kemalimizi, eller üstünde yeni yolculuğuna uğurladık. Ve, kıymetli Selva"yı ve evlâtlarını bağrımıza bastık. Hepimizin başı sağolsun, O"nun kabri ışıklarla dolsun...
Aslı, Can Kıraç.
Hayat dolu bir insandi Kemal Abi...
Yalnız okulda değil, bulunduğu başka yerlerde,.derneklerde, gruplarda, hemen her yerde aynı hareketlilik, aynı organizatorluk ya da yardımseverlik onun kişliğinde idi.
Yaptıklarıyla Galatasaray"da efsane isimlerden biri olmuştu.
Heyhat! Sonunda o da "Mekteb"i bitirdi..Hem de hiç mi hiç bitirmek istemediği mektebi son anda verdiği bir kararla bitirdi...Daha doğrusu mektebi kendisine bitirtti..
14 Sınıfa yükseldi.... Herhalde Ayı Ramazan, Celal Aktan, Bok Şakir, Doğan Saner, Pere Dubois , İlker Kıranbay, Mösyö Garti ve niceleri bir araya gelip Arap Kemal"i 14. sınıfta kucakladılar, kendi aralarına aldılar..
Yitirmiş olduğumuz bütün öteki Galatasaraylılarımız gibi ışıklar içinde yat Kemal Abi..
Turgay Tuna "Izci" 102 .
Kemal Abi”yi tanıyıp sevmeyen kimse yoktur diye düşünüyorum.
Sanırım içinde yaşadığımız bu berbat günlere katlanmaktansa, bu dünya tatlısı koca yürek için ölmek kurtuluş olmuştur.
Oğlunun askerden döndüğünü görmüş olması beni buruk bir sevince sürükledi.
Bu gün yine en az iki aile, hem de İzmir Foça”da oğullarının askerden dönemediklerini öğrenip yandılar.
Doğuda her gün beşer onar şehit düşenleri kanıksadık ne de olsa!!!
Sevgili Kemal abi, senin gibilerini çoğaltamadığımız için bizi affet lütfen. Seni seminerlerde örnek turizmci olarak öğretmediğimiz için mesleğimiz bizi affetmeyecek.
Sen zaten ışıktın. Hep öyle kalacaksın
Sevgili Kemal ağabeyimizi kaybettik, onun kadar yaşam dolu olan, bildiği her şeyi paylaşan ve farklı bakış açılarını bizlere gösteren duayen rehber ağabeyimizden öğreneceğimiz pek çok şey vardı... isteyerek sevdiklerini bıraktığına hiç inanasım gelmiyor.
Her nerede olursan ol yolun ışık olsun sevgili Kemal ağabey....
Simin Dayıoğlu Fr.
Sevgili Kemal,
Olmadı.. 1971 den bu yana ilk kez bana verdiğin sözü tutmadın. Hani birlikte kitap yazacaktık. Akıyla karasıyla ve de tüm renkleriyle hani turizmi hani turizmcileri anlatacaktık. Ne oldu birden bire vazgeçivermişsin. Hem de şunun şurasında kaç gün önce sen söylemiştin. "Bana bak Bay Turizm gel bu kez beraber yazalım. Şöyle okkalı bir kitap olsun. Oğlum yarın ölüp gideceğiz. Sende de bende de neler neler yok ki. Yazalım da unutulmasın o anılar." Demiştin. Bugün bir de ne göreyim. Bana ve hiç kimseye haber vermeden aniden vazgeçivermişsin kitabı yazmaktan. Sadece kitabı yazmaktan değil yaşamaktan vazgeçmişsin. Olmadı Arap Kemal. Olmadı. 1971 den bu yana ilk kez bana verdiğin sözü tutmadın.
Sevgili Kardeşim biliyorum sonsuzluğa gidişin engelsiz, mekânın Cennet olacaktır.
Çok ama çok üzgün olduğumu, boğazıma bir şeylerin tıkandığını, erkek adam ağlamaz sözünü unuttuğumu biliyorsundur. Uğurlar ola Arap Kemal. Olmadı bu yaptığın hiç olmadı. Hani birlikte kitap yazacaktık?
Seni asla unutmayacak, sevgiyle saygıyla yanına gelene dek yadeceğim.
Sevgili Kemal,
Demek sen de dayanamadın artık bu alemin, bu ülkenin, bu mesleğin, bu sektörün gidişa-
tına.. Öbür taraf varsa rahat edersin belki..
Görüşmek üzere IŞIKLARDA !!!
Kemal Suman (d. 1942, Bergama, İzmir - ö. 8 Ağustos 2012, Uskumruköy, Sarıyer), Türk turizmci, yazar. Kemal Suman, 1942 yılında Bergama ’da dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi ’ni 1954-1964 yılları arasında bitirdi.
Daha sonra girdiği Diş Hekimliği Fakültesi’ni üçüncü yılda terk edip, Galatasaray İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi ’ne geçti. Yükseköğrenim yıllarında başladığı rehberlik mesleğine ölümüne kadar devam etti.
Turizm sektöründe Net Turizm şirketinin ilk kurucularından biri olarak, bu şirketin Yönetim Kurulu 2'inci Başkanlığı'nı kuruluşundan 1979 yılına dek, Retur Turizm A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını ise 1975 yılından bugüne kadar aralıksız 26 yıl sürdürdü.
Son olarak 2001 yılının en kaliteli seyahat acentesi seçilen Retur adına 2001 Skalite ödülü 'nü almaya hak kazandı. Ressam Selva Suman’la evli olan Kemal Suman'ın Defne ve Selim adlarında iki çocuğu var.
Kemal Suman Antik Dekor, Tombak, Collection gibi antika, sanat ve Pleasure, Tirebouchon gibi şarap konulu dergilerde de koleksiyon yazıları yazıyordu. Turizmci, yazar Kemal Suman, Uskumruköy 'deki evinin yakınında bulunan boş arazide 8 Ağustos 2012 tarihinde ölü bulundu.
Başka bir görüş... Kitap Paris'deki Galatasaraylılara sunulduğunda orada olamadim ama kısa sûre sonra bir nüsha edinip kitabı aldığım gece tamamı ile okudum. Belirtmeye de gerek yok, akıcı bir üslup, her yazılanın doğruluğuna o devirde orta okul talebesi olduğumdan bazılarını görerek, çoğunu da hadisenin vukuundan kısa süre sonra işiterek hiç şüphe duymayanlardanım. Burada Arap Kemal agabeyi ocağımız Galatasaray'ı daha başka bir açıdan gören, daha başka bir açıdan seven ve aşık olan bir Galatasaraylı olarak hitap ediyorum. Ben nefsime Galatasaray'a Tevfik Fikret aşkı ile, onun ekolünden bir tas kana kana su içmek için girdim. Ocağımız Galatasaray benim için bir "école"dü. Her école verdiği meyvelerden belli olur. Galatasaray da verdiği meyvelerle ancak takdir veya tekdir edilebilir. Galatasaray'ı, kısa yoldan söyleyim, iyi matematik, iyi türkçe ve iyi fransızca edebiyat , olagan dışı arkadaşlarımdan ögretmenlerimin ögrettiklerinden daha çok şey öğrenerek hayal ettim ve kısmen de olsa başardım. Ama asla ve asla bir Beyoğlu'nun o gizli ve lumpen sokaklarında Galatasaraylılığı aramak aklımın ucundan geçmediği gibi sevgili ocağımın adının o yerlerde anılmasını çok üzülerek bu kitapta okudum. Buna yerlerde süründürülen ve ayaktaki bir talebenin böğrüne tekme attığı bir hocanın varlığı da beni hayli üzdü... Olmamalıydı... Galatasaraylı biri o gizli, Adem'in Havvasına en kavuşamadığı yerde kavuştuğu lumpen mekanlara iltifat edebilir ama bu Galatasarayı bağlamamalı, Galatasarayın bir yan folkloru asla olmamalı. Bu yerleri Galatasarayla anmak beni çok ama çok üzdü.Galatasaray yani Fikret'in ekolü asla Hababam sınıfına model teşkil edecek bir lumpenler yuvası değil... bence değil. Arap Kemal ağabeyi anlayişla karşilayabildiğim bir nokta var; o da ortanın çok üstünde olan zekası ve dürüstlüğü ile yaşadığı 1954 - 1964 dönemi Galatasaray'ında çok haksızlıkların ve aşağılıkların da var olması, okulun çivisinin yerinden oynamış olması , ağabeyimin kendini daha iyi geliştirebileceği Fikret ekolünden mahrum olması... Ocağım Galatasaray'ın Habababam sınıfına emsal teşkil etmesini cidden hazmedemedim... Beni mazur görün. Ufak iki not: Birincisi: Arap Kemal agabeyi 12 edebiyatta matematik dersi veren Hermine Kalustyan'in herhangi bir ermeni patriği ile akrabalık ilişkisi yoktur. Burada patrik olarak Snohk Kalustyan kasdediliyor olabilir ki Patrik Kalustyan ile Hermine hanımın akrabalık ilişkisi yoktur. Ikinci not : Asala'nın öldürdüğü dışişleri memurlarının katili olarak ermenileri öne sürmek haksızlık olmuyor mu? (mesela 193 üncü sahifedeki o itici cümle). Meselâ Papayi Ağca öldürmeye kalkti diye "Papayi türkler öldürecekti" demek saçma degil mi? Galatasaray aşkını başka açılardan paylaştıgımız için de zengin sayılırız. Sevgi ile, Ohannik Akopcan (102 - 1970)
MEHMET CELAL AKTAN EVET ARTIK YANIBAşINIZDA DEğıL...CANIM BABAM SADECE BIR NUMARA (1256) ,BIRKAÇ RESIM VEDE SıZıN ıSMıNıZ KALDI HATIRALARIMDA...ÖLENE DEK HEP SıZDEN BAHSETTı...BEN SıZıN KADAR şANSLI OLAMADIM.EMıNıM SıZ DAHA ÇOK şEYLER PAYLAşTINIZ BABAMLA..KENDıNıZE ÇOK ıYı BAKIN KEMAL BEY...YADA ARAP KEMAL..KıTABINIZI MUTLAKA OKUYACAğIM..BABAMI VE SıZı MERAK ETTığıM ıÇıN DENıZ AKTAN
Sevgili Kemal abim. Bitmeyen Mektep beni yıllar öncesine getirdi. Mabedim diyeceğim sevgili okulumdaki anılarım tazelendi. Grand Cour'daki cumartesi günleri kıran kırana geçen maçlarımız, sonra GS hamamına gidişler, şamata geceleri, Ramazan eğlenceleri, merasimler film şeriti gibi gözlerimin önünden geçti. Bende bir adaşın olarak seninle gururlandım, sağlıcakla kal. 19/4/2010
Sevgili Kemal abi M. Kerveillant ile 1968-1969 12 ed. sınıfının enteresan bir anısı vardır. Kerveillant bizim matematik hocamızdı. ımtihandan bir gün önce, onun ispirtolu bir teksir makinesi vardı, onda imtihan sorularını hazırlar, ertesi gün büyük anfide imtihan yapardı. ımtihan 2. ve 3. ders arası büyük teneffüsüde içine alırdı, tabii kazık olurdu. Lisede bu işi çözecek zeka da arkadaşlar olduğu için, hoca teksiri hazırladığı gece operasyon yapılır, teksir makinesindeki kopya ele geçirilir, gece yarısı fencilerden birkaç kişi kaldırılıp cevaplar sabah etüdünde kâğıtlara geçirilir, imtihanın sonunda herkes durumuna göre alacağı not kadar yazılmış kâğıtları cebinden çıkartıp, masanın üzerine koyardı. Müdür Muhiddin Sandıkçıoğlu"nun Fransa"ya sağlık sorunları nedeniyle gittiği sırada son imtihan yapıldı, bir şekilde Kerveillant canlı yapıldığını hissetti. Başta rahmetli Kara Hasan olmak üzere bir sürü kişi zan altında kaldı, fakat işi öğrenemediler.Tabii hazirandaki imtihanda birkaç kişi hariç hepimiz çaktık. Haziran pilavında rahmetli Cihat Baban da pilava geldi, bir rivayete göre Kerveillant'ın yanına oturur, kendisine GS'li öğrencilerin imtihanda yapamayacağı bir şeyin olmadığını dikkatli olmasını tavsiye eder. Benim bildiğim kadarıyla olay bu çerçevede geçti, olayın detaylarını gerekirse daha sonra ilave etmeye çalışırım.
Sevgili Kemal ağabeyim, "Bitmeyen Mektep" kitabının, büyük bir içtenlikle sayfalara döktüğün anılarının, gerçekten, beni bu kadar etkileyeceğini hiç sanmıyordum... Daha ilk satırlardan itibaren göz pınarlarım doldu; sözcükler gözümün önünde karışmaya başladı. Artık yazılanları okumuyordum; yeniden o sıralarda, o sınıflarda, o günlerde yaşıyordum. Ben de bahçede koşuşturuyor; ben de Ortaköy'e giden tramvaya biniyor; ben de "yukarı okul" koridorlarında koşuyordum. Her okuyucu, bu kitapta yazılanların derinliğine varabilir mi? Hiç sanmıyorum. Sadece, büyüklerin elinden tutarak, titrek adımlarla ve ürkek bakışlarla o kapıdan girenler ve bir süre de olsa, bu havayı koklayanlar, bu kitabın değerini anlayabilir. "Bitmeyen Mektep", bir devrin öyküsü! Binlerce teşekkürler! Dilerim, yeni kuşaklar bu esere sahip çıkarlar ve devamını gelenekselleştirirler. Ne mutlu Galatasaraylıyım diyebilene!
(Geç kalmış bir tebrik kartı) şiir biraz da birbirini tanıyanların buluştuğu yermiş. Son sayfayı çevirip, gecenin karanlığından çıkarken, böyle zamanlarda sıklıkla olduğu gibi, aklıma yine aynı satırlar geldi. Nous aurons perdu jusqu’à la mémoire de notre rencontre … Pourtant nous nous rejoindrons, pour nous séparer et nous rejoindre encore, Là où se rejoignent les hommes tréspassés: sur les lèvres des vivants. Pigme - 119